13 Haziran 2014 Cuma

No comments

İllet bir hastalık değil be o ,bendeki sadece habetit B

Ne uzun zaman oldu buraya bir şeyler yazmayalı..Yazmamak için bahane uydurmayıp aklıma gelen her anımı yazacağım,ölümlü dünya ne de olsa. Bunu bana söyleten şey üniversitedeki eb arkadaşımın annesinin cilt kanseri oluşu ve ne yazık ki son safhasında bu hastalığın tesbiti.

Lanet gide hastalıklara!

Bundan yıllar yıllar önce annemle babamın önünde kardeşimle oyun oynaya oynaya bir labratuara gittik. Gözlerimi dikmiş babamın kolundaki şırınganın içine kanın doluşunu izliyordum.Ne tuhaf şeydi insan vücudu ,şimdi bizim her yanımız kan mı anne? Ülkemizin 4 tarafının denizlerle çevrili olması gibi mi anne?(Bu soruları hatırlıyorum hala)Oda pis kokuyordu zaten,acana insanların kanları mı kokutmuştu.Etrafa bakıp bizim gizi kaç insanın daha kanını aldıklarını tespit etmeye çalışıyordum.Babamın kanını bir tüpe koymuşlardı,diğer insanların tüpleri yakında bir yerde olmalıydı.

Nereye saklamış olabilirlerdi ki? O çalışma masalarındaki çekmecelerde miydi acaba.Kesin ordalar!!!

Köpüren ve kanla dolan şırınga sırası anneme geldiğinde elinden tuttum.?Elimi sıkacak mı diye eline bakıtım.Yahu bu insanların canı yanmıyor mu,neden hiç bir tepki yok alla allah.Sıra bana geldiğinde kardeşimin kocaman olmuş gözlerini üstümde hissettim.Şak diye giren iğneye karşı dayanıklı olmam gerekiyordu çünkü annem zorluk çıkarırsak o hastalığa sahip olabileceğimizi söylemişti.

Çok korkunç bir şeydi bu hastalık,kimse sahip olmak istemezdi .Yol boyunca hebatitten ölenlerin listesini shidlerin listesi gibi sayan babamı kulak ucuyla dinlemiş hatta isimlerini ezberlemeye çalışmıştım,vay anasını ne moda bir hastalıkmış bu,her kapanı öldürmüş!

İğne girdiğinde AaaH diye bağırmamla kaçan kardeşimi 3 sokak arkaya kadar kovalayan babamları kanım tüpe girdikten sonra baya bekledik.Kardeşim o iğneden istemem,hastalık yaramazlık yaptım diye beni öldürecek diye cıngar koparırken kardeşimin öleceğine emin gözlerle bakıp üzülüyordum.

Yaramazlık yapan hastalığa sahip olacaktı,babamlar öyle demişti!

**1900lü yılların evebeynleri**

3 kişinin tutup bir kişinin kanını almayı becerdiği kardeşimden sonra bekledik şırıngaların içinden mikrop çıkacak mı diye beklemeye. Annem mikropsuz olma ihtimalimizin yüksekliğinden ötürü kolumuzdan minnacık bir aşı vurulma ihtimaline bizi hazırlarken sonucumuz geldi.

Doktor gözlüğünün üstündeki boşluktan bakarak (Öyleyse neden gözlüğü takıyorsun,madem camı işe yaramıyor!)

Minik kızımız ve babamız pozitif ve ne yazık ki değerler bir hayli yüksek. Annemiz ve minik oğlumuzsa hastalığı yenmiş.

Annemin dolan gözllerle bana bakıp elimden tutarak ''yani geçebiliyor öyle mi doktor bey bu illet''
''Bazen geçiyor bazen kalıyor,hastalığın keyfine göre''diyen doktorumuzun bu bilimsel sözleri aklıma geldikçe hala gülerim. Senin hipokrat yeminine küfredeceğim de bunca işini doğru düzgün yapan insana yazık olacak diye dilimi götüme sokmaktayım.

**Doktorumuzun açıklamasına göre Hebatit B hastalığı insan vücuduna tatile gelen bir mikrop türüdür. Keyif çatabilir,güneşlenebilir,yerleşme kararı alabilir vs.. ve ne yazık ki insanlığın bu keyif üstünde hiç bir söz hakkı yoktur.Keyif mikrobundur!!!**

Hebatit B'den korunmak için aşıya gidip tüm ailemizin hasta olduğunu öğrenerek aynı yolu geri dönüşümüz farklı oluyor. Kardeşim elimden sessizce tutmuş yüzüme bakbaka yürümeye çalışırken annemle babam gene gerimizde takip ediyor bizleri. Kardeşim çenesini büzmüş ,elimi sıka sıka ''ben dua edersem ölmezsin abla üzülme,annem öyle dedi''dediğinde asansör kapısını ona açıyorum.

Ölümden korkmuyorum çünkü henüz çocuğum ama ben annemsiz başka bir dünyaya gitmekten felaket korktuğumu hatırlıyorum.Orada gece olursa ve karanlık olursa ben bağırsam annem bu dünyadan oraya ulaşamaz ki diye o gece ağladığımı çok iyi hatırlıyorum.

Ve ardından anne diye bağırıp annemi kolunda uyuya kaldığımı
...