4 Eylül 2014 Perşembe

9 comments

Aile Bağı Gerçeğim ..

Selam kokusunu sevdiğimden kafama kına yapıp yaktığım,sonra da ne kezbancaymış lan diye pişman olup çıkaramadığım okuyucum ;
Aşklarım özlemiştir dedim ve geldim



Aile bağı herkesin bildiği gibi en güçlü bağ değildir bazen.Ben bunu nereden mi biliyorum? Salak olmayan bir çok insanın çözebileceği bir şey ama benim örneğim anneannem.
Hayvanları seven insanları da sever diyenlere koca bir kazık sokmak istiyorum.Milleti böyle kandırmayın be! Zayıflama ilaçlarındaki reklamlarının ,o ilaçları kullandığını düşündürdüğünüz kadınlar kadar ya da seks hatları reklamlarındaki süper model beklentileri kadar ucubece bir yanılgı bu. Anneannemin 6 çocuğu ve hayvanları var mesela.
Beyaz kedisi pamuğu dudağından öperken gören annemi izledim..Ailenin bir ferdi gibi evin içinde dolaşan anneannem hiçbir çocuğuna o kadar anlayışlı davranmamıştır bence.’Bırakın hayvanı,karışmayın bir taneme’diyen hayvana nefret tüm evlatlar tarafından giderek büyüdü.Süt sağıldığında ilk iş o kedinin kabının yıkanması ve sütün tadına ilk o kedinin karar vermesiydi mesela.Süt nedir ki diyeceksin! O kadar basit bir şey olsa babam köy kaymağını özledi diye izinsiz aldığında evden kovulmazdı.Bir kaymak yüzünden 7 yıl boyunca il sınırına giremedi,düşünsene! Annem öfkesini tutamadı en sonunda kediye karşı,uçan tekme savurduğuna tanık oldum.Ağzım döşüme düşmüş vaziyette ‘’aman tanrım’’dedirtti.Annem cidden iyi yürekli bir kadın çünkü karıncaları bile ezmemek için yolda zıplayarak yürür ama içine nasıl bir kıskançlık kaçtıysa artık jackie chan’ın kendisinden ders alabileceği forma kavuşmuştu.
Pamuk onurlu bir hayvan çıkıp evi terketti ya da börgüne aldığı tekme darbesiyle iç kanama geçirip bir yerlerde ölüp gitti.bu sorunun cevabını hala bilmiyorum ama eve dönmedi. Anneannem gecelerce günlerce kapının önünde ‘’pambuk kızım’’diye beklediyse de ne bir pati sesi duyuldu,ne de beyaz tüy yumağına benzer bir şey o kapıda göründü.Fareler hiç o kadar neşeli olmamıştı,farelerle dans eden bir anneye sahip olmak mı? Onun garipliğiyle bırakın beni.
Bir diğer sevgi lülüye idi.Lülü beyaz ,tipsiz ,götünde yapışık bokuyla gezen bir horoz.Çok ciddi ve asli bir görevi var,evdeki tüm tavukları becermesi.horozun kabadayılığından geçilmiyor yeminle götünü öyle fena kaldırmışlar ki beni bile kovaladı.Yok yani ,beni evin delisi görürler ya hesapta;bana bile diklendi demek istiyorum.Gördüğü aslan parçası muamelesinin sonucu olarak bunu da normal karşılayarak elime sopayı alıp ‘’sen misin yiğit ben mi’’diyerek düştüm peşine.Bahçenin yarısında anneannemle karşılaştık.’’Senin gücün ona mı yetiyor be deyyuzun dölü’’diyerek bu defada o düştü peşime.eline geçirse hırma hış edecek,kadının gözünü kan bürümüş bildiğin.Korkudan çıktığım ağacın tepesinden hava kararıncaya kadar inemedim.
Ertesi gün,kahvaltıdan sonraki çay arasında anneannem bana nispet yaparcasına ‘’Yiğidim,aslanım,evimin erkeği,kapı dierği’’gibi lafları horozun ibişini severken dayımın bakışlarına denk geldim. O horozun yerinde olmak için dünyayı yakabilirdi eminim.Anneannem dayımın kafasını hiç okşamamıştır,çocukluğunu bilmiyorum ama o zamanda paso dövüyormuş zaten.Öyle fesat,öyle delici bakışlardı ki.Eh hayatı boyunca annesi tarafından duymadı,nasip olmadı garibime ne etsin?anneannem durup dururken beni kovalamaya başladığında ,iç güdüsel olarak kaçtım.Ne yaptığımı söylemiyor,sadece at gibi arkamdan koşuyordu.Asmalara kadar kaçıp saklandığım.Korkudan büzüşmüş uyuyakalmışım oracıkta.Kardeşim bulduğunda bir yandan gülüyor diğer yandan bana ‘’Lülünün kıçındaki tüyleri sen mi kestin’’ diye soruyordu.Cidden kesmemiştim,anneannemin kovalama sebebini de o noktada öğrendim.Boşuna kovalıyormuş beni,yapmadım ki!
Eve döndüğümde herkes alttan alta gülüyordu.Lülüye gidip baktım,ne erkeklik kalmış ne karizma.Meğer tüm sır o kıçındaki tüylerdeymiş ya! Tavuğa dönmüş bildiğin,hadım olmuş.Lülü hiçbir zaman eski günlerindeki gibi böbürlenerek gezemedi civarda.Ben anneannemden gizlenip civarı izlerken dayımın horozu izlediğine denk geldim.Onun o tüyleri kestiğiniyse izlerken aldığı zevkten anladım.
Bir de Fırtınamız var ki dillere destandır bu inek. Memeleri her gün vazelinle yumuşatılır,kıçına yapışan pislikler yumuşak fırçayla temizlenir,ahırı sabah-öğle-akşam temiz mi diye kontrol edilir.Sabah 5de sürüye katılım saati vardır ineğin,ister inan ister inanma köydeki yatma kalkma saatleri buna endekslidir. Yani o çıkıp otlayınca biz gözümüzden uyku aka aka,ayakta rüyanın kalanına devam ederken kahvaltı yapmak zorunda kalırız.
Uykuya düşkün teyzem sigarasını arka arka yakarken (inekler dönmeden evin temizlenme görevi zamanı yani) bana ‘annem şu inekler kadar bizi sevmiyor abla’demişti. Üzgün bir havayla söylediğinden kendimi parçarcasına gülemiyordum ama gerçek buydu.Evde varız 10-12 kişi,yatıyoruz inek gelme saatinde kalkıyoruz ineğin gitme saatinde ama ne yapacaksın işte.
Anneannem bizim hiçbir özel günümüzde yanımızda olmadı.Yok yani bunu beklemiyorum cidden ,haddime de değil. Daha bir gün evimizi aramışlığını bilmem.Annem evlatlığından ötürü arayıp yaranmaya çalışıyor paso.İyi evlat olmak için elinden geleni ardına koymuyor.Yalnız annem mi kalan 5i de aynı.Anneanneme yaranmak için 9 takla atıyorlar. Ama ne oluyor? Yiğit aslan bir horoz,memelerine kurban olunan bir inek,gözden sakınılan bir kedi kadar olamıyorlar.
3 gündür aynı rüyayı görüyorum ister inan ister inanma.Anneannemin arkasında Lülü,pamuk ve fırtına ,benim ardımda Bergüzar çiçekli bir yolda yürüyoruz. Boklu lülü Bergüzarın üstüne atlayıp onu becermeye çalışıyor.Lülüye bir tekme çakmamla anneannem üstüme atlayıp beni boğmaya çalışıyor ve ben kan ter içinde uyanıyorum.

Rüyamda boklu Lülü ve anneannem varsa kesin başıma bir şey gelecek.Belki de gelmiştir,belki ben çocuklarına sevgi göstermeyip bu sevgiyi hayvanlarıyla yaşayan anneannemeden genetik kod geçmiştir.Hayırlara inşallah..